ŞAMANİZM
BİR DİN DEĞİL, BİR KÜLTÜR UNSURUDUR.

Bu konun en başında anlatılan Yaratılış Destanından şu sonuçları çıkarabiliriz;
“İnsanlar, bir taraftan iyiliğe bir
taraftan fenalığa sürüklenip dururlar. Bu iç savaş insanlarda dünya kurulalıdan
beri vardır.
“Gerçi insanlardan bir kısmı şeytana
uyarak fenalık işliyor. Lakin barışın ve adaletin büyük ilâhı ve oğlu Yayık ve
bunların melekleri henüz dünyaya egemen durumdadırlar. Böyle olmasa kıyamet
belirtileri olan korkunç savaşlar başlamış olurdu.
“Dünyada fenalık işleyen insanlar,
fenalıklarının cezasını göreceklerdir. Onlar fenalık yüzünden cennete gidecek
yerde kara ve karanlık âlemlerin içine dalarak katran kuyularında yanacak ve
hiçbir zaman karanlıklardan kurtulamayacaklardır. Uğursuzluk, yenilme ve
esirlik alameti olan karanlık ve sonsuz karanlık eski Tük gençleri için derece
korkunç levhalardır.
“Buna karşılık iyilik ilâhları daima
ışık içinde yaşar ve cennet, güzel ve çekici bir yerdir. Eğer bir gün dünyanın
ilk yaratılışında olduğu gibi insanların çoğu kendilerini fenalıklara kaptırır
ve fenalık ilâhlarının oyuncağı olurlarsa o zaman baş tanrı Karahan dünyayı
alt-üst etmek emrini tekrar verebilir.
“Mamafih, dünyada yaşayan iyi
insanların ödevi meleklere yardım etmek ve insanların fenalığa kapılmalarına
engel olmaya çalışmaktır. Şamanlar, hakanlar, başkanlar iyi kişiler, analar,
kanun, adet ve eğitim insanları iyi yola götürmelidir. Sosyal mükâfatı yapan kolektif vicdan olduğu gibi sosyal cezayı veren
de yine kolektif vicdan olmalıdır.”(Kanat 205)
Türkler, soyut bir Gök Tanrı”ya
inanmıştır. Puta tapmamıştır. Buna ilişkin bir buluntu veya kayıt yoktur. Daha
öncesinde ise kutsal kabul ettiği dağ, kaya gibi objeler vardır. Ayrıca güneş,
su, ay, orman da kutsal kabul edilmiştir. Bu zamanlarda her kabile totem olarak
bir hayvanı kutsamıştır.
Gök Tanrı inancından önce eski
Türklerin atalarının ruhlarına ve doğa varlıklarına tapınmaya dayanan eski bir
inançları olan Şamanizm/kamcılık olduğu da bilinmektedir. Atalarının ruhlarıyla
hemhâl olmak, iyilikleri davet etmek ve kötülükleri kovmak anlamında törenler
yapmak şeklinde bir kültür unsurudur. Şamanlar, kadınlardan olurdu.:unlar fala
bakar, büyü yapar, gelecekle ilgili haber verir, hastalara şifa verirlerdi.
Ancak ayrıcalıkları yoktu.
Şamanların dileklerin kabul edilmesi
için ağaç dallarına çaput bağlamak, kötü ruhların veya şerrin def edilmesi için
tahtaya üç defa vurmak, gençlik yaşına ulaşmış olanların beline kırmızı kumaştan
kemer bağlamak, bu gün de evlenen genç kızlara bağlanma şeklinde devam
etmektedir. Ay üzerindeki siyah görüntülerin bir ejderha olduğu inancı benim
çocukluğumda bile söylenirdi, bu nedenle Ay tutulması bu ejdere bağlanır, onu
kovalamak için silâh sıkılır, tenekeye vurularak gürültü yapılırdı. Ayrıca yeni
ay görüldüğünde bu defa da dilek tutulurdu. Günümüzde olduğu gibi evlenenlerin
başına darı, buğday, şeker vs atarlardı.[1] Ölen
atalarının ruhunun kapı eşiğinde olduklarını düşündüklerinden kapının eşiğine
basmadan geçme, ölen kişinin evine yemek götürme gibi geleneklerin de buradan
geldiği düşünülmektedir. Bu ritüeller hep Gök Tanrı inancı ile ilgilidir.
Şaman yahut kam denilen törenleri
yönetenler, iyi ve kötü ruhlarla temasa geçerlerdi. Kurban keserek kötü
ruhlardan kurtulmaya inanırlardı. Onlara göre atalarının ruhları da kutsaldı.
Bu nedenle atalarına mezarlar yaparlar ve bunlara dokunmazlardı.
Eski Türkler Müslüman olmadan önce
Gök Tanrıya inanırdı. Gök Tanrı inancı Şaman anlayıştan doğmuş olmalıdır. Ancak
arkaik (taş devri) dönemlerde de eski Türklerin Gök Tanrı/kök
tengri inancına sahip oldukları tarihen bilinmektedir. [2]
Yaratılış Destanında da görüldüğü
gibi Tanrı”nın evreni yarattığına ve göğün 17. katında, meleklerin ve
şeytanların ise daha alt katlarda oturduğuna inanılırdı. Ayrıca yerin altının
da 17 kat olduğuna ve insanların bu ikisi arasında yaşadığına inanırlardı.[3] Ölüleri
için yuğ denen tören yaparlardı. Öldükten
sonra dirileceklerine de inandıkları için ölü ile birlikte eşyalarını ve silâhlarını
da birlikte gömerlerdi. [4]
Cennet ve cehennem kavramları vardı.[5]
Görüldüğü gibi Türkler, tek tanrı
inancına bu dönemde ulaşmışlar ve Göktürkler ise Türk Tanrısı diyerek onu millîleştirmişlerdir.[6]
Konu bütünlüğü sağlaması için
Türklerin inandığı diğer dinlere de kısaca göz atalım.
Uygurlar önce Şamanizme inanmışlarsa
da daha sonra mani dinîni, en son olarak da Budizmi kabul etmişlerdir.
Hazar Türkleri Şamanizmden sonra Musevîliğe
inanmıştır. Müslüman ve Hıristiyanlarla birlikte hoşgörü içinde yaşamışlardır.
Asırlar içinde Türklerin bir kısmı
Hıristiyanlığı, bir kısmı Zerdüştlüğü, Bazıları Budizm”i ve İslâmiyet”i din
olarak kabul etmiştir.
[1]
Hani böyle mutlu günler için “darısı başına” deyimini hatırladım.
[2]
Hindistan”da da Brahmanizmden önce Hintlerin de tek tanrıya inandıkları
görülmektedir. Âdem, Şit ve İdris Peygamberlerin tarih öncesi çağlarda geldiği
bilinmektedir. Tek Tanrı (Allah) inancı, şu veya bu yollarla bu topluluklara
kadar ulaşmış olabilir mi?
[3]
Gök yüzünün ve yer altının 17 olmasa da katmanlar halinde olduğu bugün
bilinmektedir.
[4]
Bu mezarlara kurgan, cennete gitmeye uçmağ, cehenneme gitmeye tamu derlerdi.
[5]
Bazı bakımlardan İslâm inancına benzemektedir.
[6]
Bu gün Yahudiliğin de Yahudilere mahsus millî din olması gibi.
Yorumlar
Yorum Gönder