Ana içeriğe atla

HERMANN FRANCKE (1662-1727)

HERMANN FRANCKE  (1662-1727)
“Bu akımın kurucusu Spener”dir. Fakat piyetist olarak eğitim tarihinde rol oylayan kişi Hermann Francke”dir.[1] Francke, Lübek şehrinde doğmuş ve üniversitede tanrıbilim öğrenmiştir. Mezun olduktan sona bir İncil Koleji açmış, az zamanda okula dönüştüğünden fazla öğrenci gelmişti. Fakat piyetist olarak tanındığı için düşmanları türemiş ve aleyhinde dedikodu çıkınca şehri terk etmiş, Halle üniversitesine profesör olarak tayin edilmiş, aynı zamanda şehrin yakınında bir küçük yerde papaz olarak çalışmıştı.[2]
“Francke, Hamburg”da olduğu sırada küçük çocuklara ders vermişti ve ayrıca bir fukara kasası kurmuştu. Bu kasada toplanan para ile fakir çocuklara ders vermişti.
“Onun açtığı bu okul fakirlere mahsustu. Bu okulda üniversite öğrencileri az bir para karşılığı ile severek ders vermişlerdi. Sonra bu okulu genişletiş bir şehir okulu açmış, daha sora Latin okulu ve sonra yüksek kız okulu, daha sonra zengin çocuklara mahsus yatılı bir jimnazyum açmıştı. Bunlardan başka kimsesiz çocuklar yurdu ve bir de öğretmen okulu açmayı başarmıştı.
“Francke”nin öğretimden maksadı son eserinde iyice açıklanmıştır.[3] Öğretim amacının elde edilmesinin başlıca vasıtaları, öğretmenin çocuklara iyi örnek olması, okulda din derslerine fazla yer ayrılması, sık sık kiliseye gidilerek dinî duyguların kuvvetlendirilmesi, kilisede dua edilmesi ve bilhassa çocukların itaate alıştırılması, çalışma ve doğruluk duygularının kuvvetlendirilmesidir.
“Okul, öğrencilerin gelecekte tasarladığı işlere uygun ders göstermelidir. Bunun için Francke, okullarında aritmetik derslerine büyük önem vermekteydi. Bundan başka Francke, ihtisasa değer veriyordu. Bu maksatla çocukların yeteneklerine göre sınıflara ayrılmasına çalışırdı.
“Okulda, çocukların bireyliklerine dikkat edilmelidir. Hatta ceza verirken bile çocukların özelliklerini ve yeteneklerini gözden uzak bulundurmamalıdır. Okulda en önemli eğitim vasıtalarından biri gözettir. Okullarda gözet kuvvetli olursa çok vakit cezayı gerektiren fenalıkların önüne geçilir, çünkü gözet, fenalık işlemeye imkân vermez. 
“Çocuk, ersini bilmediğinden ötürü dövülmemelidir, fakat çalarsa, yalan söylerse veya başka bir ahlâksızlık yaparsa o zaman dövülmelidir. Okullarda sövmeye izin verilmemelidir. Dersler anlatarak (takrirle) değil, konuşma şeklinde (diyalog, soru-cevap gibi) öğretilmelidir.
Bu noktalardan başka Francke”nin pedagojisinde faydalı olarak aşağıdaki noktalar göze çarpmaktadır:
1. Francke, ilkokul öğrenimine büyük değer verirdi. Ona göre her şeyin temeli ilkokullarda atılır.
2. Öğretimde sezgiye geniş yer ayrılmalıdır.
3. Kız okullarına özel bir dikkat göstermelidir. Bununla kadınların haklarını müdafaa ettiğine inanırdı.
4. Sınıfların ve okulların havalı, ışıklı ve sıhhî olmasını bilhassa lüzumlu görürdü.
5. Okul disiplinin mümkün mertebe yumuşak olmasını faydalı görürdü.
4. Okullarda çocuğun geleceği göz önünde tutulmalı ve bunun için programlara real dersler konulmalıdır.
7. Çocukların bireyliklerine önem vermekle o zamana kaar eğitmenlerin kayıtsız kaldığı bir nokta üzerine gözlerini çevirmişti.
8. Almancayı bilim dili olarak kullanmayı tavsiye etmişti.”
Prusya kralı üzerine etki yaparak onun pek çok okul açmasını sağlamıştı.





[1] Aksi belirtilmedikçe, tırnak içindeki bütün yazılar Halil Fikret Kanat”a aittir.
[2] Dikkat edilirse, özellikle hümanizm hareketinden itibaren bütün pedagogların ilâhiyat eğitimi gördüğü ve papaz oluğu görülmektedir.
[3] Bu eserin adı belirtilmemiştir. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

JAN AMOS COMENİUS (1592-1670)

JAN AMOS COMENİUS (1592-1670) Döneminin önemli düşünürlerinden biridir. Önemi ise, birçok fikrinin günümüzde bile uygulanabilir olmasıdır. Lâtince ve ilahiyat tahsil etmiş. Eğitimdeki aksaklıkları görmüş ve düzeltmek istemiştir. Birçok ülke ve şehir dolaşmış, birçok okulda öğretmenlik ve hayatının son döneminde papazlık yapmıştır. Bacon, Ratka ve Vives”in etkisinde kalmıştır. İngiltere”, İngiliz okullarını ıslah etmek üzere davet edilmiş, burada bütün bilimleri bir araya toplayacak bir ansiklopedi (pansofi) yazmak istemişse de başarılı olamamıştır. “Comenius, muhtelif işlerde çalışmış ve muhtelif problemler üzerinde kafa yormuştu. İlk önce papaz sıfatıyla mezheplerin ortadan kaldırılmasına gayret etmişti. Mezhep savaşları ile Avrupa”nın tam bir sefalete ve fakirliğe düştüğünü gören Comenius, bu işin çok önemli olduğuna kanaat getirmişti. Fakat sakin bir hayat yaşayamadığı ikide birde göç etmek zorunda kaldığı için bu idealini gerçekleştirmeye muvaffak olamamıştı.  Bereket ...

MONTAİGNE"nın eğitime ilişkin görüşü.

MİCHEL MONTAİGNE  1533-1592 Fransız edibi ve Rönesans filozofu. Görüşlerini dilimize de çevrilen Denemeler (Essais) adlı eserinde toplamıştır. Denemeler isimli bu eser dilimize çevrilmiştir. “Denemeler isimli eserinde hayata yakın ve çocuğun tabiatına uygun bir eğitim tarzını savunmuş, devrinin Latin okuluna ve bu okulda uygulanan korkunç ezberciliğe, ölü bilgilere ve otoriteye dayanan sert ve katı eğitim anlayışına karşı çıkmıştır. [1] “Bunun yerine serbest şekilde karşılıklı konuşmayı öğretim metodu olarak tavsiye etmiştir. Buna rağmen o da eski dillerin öğretilmesinden vaz geçmemiş, yalnız canlı mükâleme alıştırmalarıyla basitleştirmelerini ve kolaylaştırmalarını istemiştir. [2] Beden eğitiminin eğitsel değerini bilhassa belirtmiştir. Aile ocağını çocukların eğitimi için elverişli bulmamakta, hakiki terbiyenin eğiticilerle çocukların bir arada bulunmaları sayesinde mümkün olabileceğini ileri sürmüştür” (R.G. Arkın, s.318). “Eserinin yirmi beşince bölümünde, köksüz ve ...

Medeniyeti oluşturan unsurlar

Medeniyeti oluşturan unsurlar Bugün ulaştığımız medeniyet seviyesine ulaşmamız en başından itibaren 70-80 bin yıllık insanlık macerasının eseridir. Medeniyetin oluşturulmasında insanın iç ve dış dünyası olmak üzere iki ana unsurdan söz edebiliriz: İç dünya unsurları: zekâ/akıl ve içgüdüler Bu maceranın en başında konuşma anlamında dilin oluşmuş olması gelir. Tabiîdir ki dilin oluşması için insanın doğuştan getirdiği aklını/zekâsını kullanabilmesi gerekir. [1] İnsan ve diğer canlılar doğarken zekâ ile birlikte içgüdülerle ve reflekslerle de donatılmıştır. Refleksler, bir canlının hayatını devam ettirebilmek için kullandığı bilinçdışı davranışlardır. Canlının kendini koruması yönünde etkinliği vardır. Başka bir söyleyişle canlıyı tehlikeye karşı koruyan bilinç dışı etkinliklerdir. Bunlar öğrenilmez ve hatta eğitilemez. İçgüdüler de doğuşla gelir ve kişiyi amaçlı ve bilinçli etkinliklere yöneltir. İçgüdülerin en temel özelliği insanlarda ve bazı hayvan türlerinde eğitileb...