Ana içeriğe atla

TOPLUM HASTA, İNSANLIK HASTA, TABİAT HASTA


BİREYİN, TOPLUMUN, İNSANLIĞIN VE TABİATIN DURUMU
Açıkça görüyoruz ki bireyler, aileler, toplumlar. İnsanlık huzursuz ve hasta. Yerküre huzursuz ve hasta. Tabiat huzursuz ve hasta..
Bireyler huzursuz. Toplumun genel huzursuzluğundan etkilenen bireyler, çoğu durumlarda merhamet, vicdan, adalet, ahlâk, dürüstlük duygularını kaybetmiş veya zayıflamış; yerini yalan, hile, acımasızlık duyguları giderek âdeta yaygınlaşmaktadır. 
Aileler huzursuz. Geçim sıkıntısı, pahalılık, enflasyon; Boşanmalar artmış,  kadına şiddet zirvede, her gün çocuk tecavüzleri, cinayetler, rüşvet ve yolsuzluk haberleri, açlık sınırında yaşayan insanlar, hayvanlara işkence,  adil görülmeyen adalet, sadece kanunda yazılı eşitlik ve hürriyet, beton yığını hâline gelen şehirler, egzozlardan ve fabrikalardan çıkan gazlar ve hava kirliliği; toplumda mezhep, inanç ve siyasî kutuplaşmalar… âdeta cinnet geçiriyoruz. Yapılan iyi şeyler, kötü şeylerden kat kat az.   
İnsanlık huzursuz. Bir tarafta sonsuz lüks için yaşamak için dünyanın bütün zenginliklerini sömürenler –ki bu zenginlikler, nerede olursa olsun bütün insanlığın ortak malıdır-, bir tarafta açlık, susuzluktan ve hastalıklardan ıstırap içinde kıvranan ve ölen çocuklar, büyükler, insanlar ve hayvanlar. Öte tarafta iç ve dış savaşlar. Güçlü devletlerin zayıf ve fakir milletlerin zenginliklerini ellerine geçirmek için işgaller, çıkardıkları iç savaşlar; yetim kalan perişan olan çocuklar ve insanlar.
Tabiatın tahribatı, çevre kirliliği, her gün milyonlarca ton petrol ve gaz çıkarılarak dünyanın içi boşaltılıyor, milyonlarca ton kum-toprak-betonun yeri değiştirilerek doğanın yüzü âdeta tırmalanıyor.
Tabiat/doğa huzursuz. Yüzü tırmalanan toprak, eziyet edilen hayvanlar, kişisel menfaat için kesilen ağaçlar, milyonlarca bina yapmak için yerinden oynatılan kayalar, taşlar topraklar, kirletilen hava ve tabiat.
Yanan gaz, sıvı ve katı maddelerden çıkan gazlarla kirlenen hava; bombaların yalnız insanları değil tahrip ettiği tabiat, kirletilen çevre, kesilen ağaçlar, betonlaşma, bitkilere kullanılan ilâçlar, sulara karışan atık nükleer maddeler yerküreyi hastalandırmıştır.



Hastalanan yer kürede toprak, hava ve su intikam almak için hazırlanmaktadır: Depremler, seller, toprak kaymaları, su baskınları, volkan patlamaları, buzulların erimesi, salgın hastalıklar, hastalıklı su ve gıdalar, kuraklık, iklim değişikliği ile mevsimlerin âdeta yer değiştirmesi ile insanlar yer küreyi mahvetmekle yetinmedikleri gibi uzaya fırlatılan yirmi binden fazla olduğu söylenen atıl kalmış uydularla uzayı da çöplüğe döndürerek kirletmeye başlamıştır.   
İnsanlık âleminde fakirlerin zenginlere, zayıfların güçlülere gücü yetmiyor ama ister farkına varalım ister varmayalım, tabiat şimdilik homurdanarak intikamını fırsat buldukça alıyor.
Artık tabiatı daha fazla üzüp kızdırmayalım. Onun homurdanmasına olan sebepleri tamamen yok etmenin yollarını arayalım.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

JAN AMOS COMENİUS (1592-1670)

JAN AMOS COMENİUS (1592-1670) Döneminin önemli düşünürlerinden biridir. Önemi ise, birçok fikrinin günümüzde bile uygulanabilir olmasıdır. Lâtince ve ilahiyat tahsil etmiş. Eğitimdeki aksaklıkları görmüş ve düzeltmek istemiştir. Birçok ülke ve şehir dolaşmış, birçok okulda öğretmenlik ve hayatının son döneminde papazlık yapmıştır. Bacon, Ratka ve Vives”in etkisinde kalmıştır. İngiltere”, İngiliz okullarını ıslah etmek üzere davet edilmiş, burada bütün bilimleri bir araya toplayacak bir ansiklopedi (pansofi) yazmak istemişse de başarılı olamamıştır. “Comenius, muhtelif işlerde çalışmış ve muhtelif problemler üzerinde kafa yormuştu. İlk önce papaz sıfatıyla mezheplerin ortadan kaldırılmasına gayret etmişti. Mezhep savaşları ile Avrupa”nın tam bir sefalete ve fakirliğe düştüğünü gören Comenius, bu işin çok önemli olduğuna kanaat getirmişti. Fakat sakin bir hayat yaşayamadığı ikide birde göç etmek zorunda kaldığı için bu idealini gerçekleştirmeye muvaffak olamamıştı.  Bereket ki g

MONTAİGNE"nın eğitime ilişkin görüşü.

MİCHEL MONTAİGNE  1533-1592 Fransız edibi ve Rönesans filozofu. Görüşlerini dilimize de çevrilen Denemeler (Essais) adlı eserinde toplamıştır. Denemeler isimli bu eser dilimize çevrilmiştir. “Denemeler isimli eserinde hayata yakın ve çocuğun tabiatına uygun bir eğitim tarzını savunmuş, devrinin Latin okuluna ve bu okulda uygulanan korkunç ezberciliğe, ölü bilgilere ve otoriteye dayanan sert ve katı eğitim anlayışına karşı çıkmıştır. [1] “Bunun yerine serbest şekilde karşılıklı konuşmayı öğretim metodu olarak tavsiye etmiştir. Buna rağmen o da eski dillerin öğretilmesinden vaz geçmemiş, yalnız canlı mükâleme alıştırmalarıyla basitleştirmelerini ve kolaylaştırmalarını istemiştir. [2] Beden eğitiminin eğitsel değerini bilhassa belirtmiştir. Aile ocağını çocukların eğitimi için elverişli bulmamakta, hakiki terbiyenin eğiticilerle çocukların bir arada bulunmaları sayesinde mümkün olabileceğini ileri sürmüştür” (R.G. Arkın, s.318). “Eserinin yirmi beşince bölümünde, köksüz ve kuru

Medeniyeti oluşturan unsurlar

Medeniyeti oluşturan unsurlar Bugün ulaştığımız medeniyet seviyesine ulaşmamız en başından itibaren 70-80 bin yıllık insanlık macerasının eseridir. Medeniyetin oluşturulmasında insanın iç ve dış dünyası olmak üzere iki ana unsurdan söz edebiliriz: İç dünya unsurları: zekâ/akıl ve içgüdüler Bu maceranın en başında konuşma anlamında dilin oluşmuş olması gelir. Tabiîdir ki dilin oluşması için insanın doğuştan getirdiği aklını/zekâsını kullanabilmesi gerekir. [1] İnsan ve diğer canlılar doğarken zekâ ile birlikte içgüdülerle ve reflekslerle de donatılmıştır. Refleksler, bir canlının hayatını devam ettirebilmek için kullandığı bilinçdışı davranışlardır. Canlının kendini koruması yönünde etkinliği vardır. Başka bir söyleyişle canlıyı tehlikeye karşı koruyan bilinç dışı etkinliklerdir. Bunlar öğrenilmez ve hatta eğitilemez. İçgüdüler de doğuşla gelir ve kişiyi amaçlı ve bilinçli etkinliklere yöneltir. İçgüdülerin en temel özelliği insanlarda ve bazı hayvan türlerinde eğitileb