Ana içeriğe atla

İNSAN NEDİR? YA DA KENDİMİZ NEYİZ? 1


SOSYOLOJİ FELSEFESİ   1
İNSAN SOSYALLEŞMİŞ FELSEFÎ VARLIKTIR
Buraya kadar bütün çalışmalarım “Yetiştirilmek isten istenen insanın nasıl olması gerekir?” sorusunu cevaplandırmak için “İnsan doğaya nasıl geliyor?” sorusuna cevap vermek gerekir.
Biraz bilgim vardı –yazacağım-, biraz da araştırma yaptım, pek çok cevap vardı bu soruya: Mimi ruh, kimi beden, kimi eşref-i mahlûk, kimi hem ruh hem beden, kimi akıl, kimi bilmem ne herkes bir şey söylemiş. Pedagoji felsefesi açısından baktığımda bunların hiç biri insanı tanımlamaya yetmiyordu. Belki en iyi tanımı Sokrat yapmıştı. Ne demiş Sokrat, “İnsan iki ayaklı tüysüz hayvandır.” E, o halde Eflatun öğrencisi de gitmiş bir horoz bulmuş, tüylerini yolmuş, masanın üstüne koyup, “İşte hocamın insanı.” demiş.
Din açısından bakanlar hep “İnsan eşref-i mahlûktur.” diye tanımlamışlar. O da Sokrat”ın ki gibi yanlış. Eşref-i mahlûk, şerefli yaratılan olsaydı insan; daha önce anlattığım çocuklara tecavüz, adam öldürme, kadına şiddet, tabiatı tahrif, hırsızlık, rüşvet, faiz, kitle hâlinde adam öldürme gibi şerefsizlikleri yapar mıydı? Bunların çoğunu hayvanlar yapmaz: Örneğin kendi cinsini öldürmez, kendi cinsi dışındaki bir hayvanla çiftleşmez, kendi cinslerinin yavrularına tecavüz etmez.  
E birisi de kalkmış, “İnsan düşünen hayvandır.” demiş. Gerçekten düşünen bir hayvan olsaydı, eşref-i mahlûkatın yaptıklarını yapar mıydı? Esasen bizzat hayvanların da kendilerine göre, kendi çaplarında düşünceleri ve zekâları var. Demek ki insan, düşünen bir hayvan da değil.
Burada Allah, insan şerefli mahlûk, ya da mahlûkların en şereflisi olmalıdır, şerefli bir şekilde yaşamalıdır diye “insan” olma özelliğini belirtmiştir.
İnsanın düşünen bir hayvan olması için o hayvanı önce düşündürmek gerekir.
İnsanı şerefli bir yaratık ya da hayvan haline getirmek ya da hayvanı düşünür hale getirmek de pedagojinin temel konusudur.
Meseleye bu açıdan bakacağız.
O HALDE İNSAN NEDİR? NASIL BİR ŞEYDİR? BİZ NASILIZ?
Doğada canlı olarak insan, hayvan ve bitki olmak üzere üç grup varlık vardır. Bunlardan gezip dolaşarak hareket eden ise yalnız insanlar ve hayvanlardır.
Önce gezip dolaşan canlıları yani insanları ve hayvanların temel benzerliklerin inceleyelim.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

JAN AMOS COMENİUS (1592-1670)

JAN AMOS COMENİUS (1592-1670) Döneminin önemli düşünürlerinden biridir. Önemi ise, birçok fikrinin günümüzde bile uygulanabilir olmasıdır. Lâtince ve ilahiyat tahsil etmiş. Eğitimdeki aksaklıkları görmüş ve düzeltmek istemiştir. Birçok ülke ve şehir dolaşmış, birçok okulda öğretmenlik ve hayatının son döneminde papazlık yapmıştır. Bacon, Ratka ve Vives”in etkisinde kalmıştır. İngiltere”, İngiliz okullarını ıslah etmek üzere davet edilmiş, burada bütün bilimleri bir araya toplayacak bir ansiklopedi (pansofi) yazmak istemişse de başarılı olamamıştır. “Comenius, muhtelif işlerde çalışmış ve muhtelif problemler üzerinde kafa yormuştu. İlk önce papaz sıfatıyla mezheplerin ortadan kaldırılmasına gayret etmişti. Mezhep savaşları ile Avrupa”nın tam bir sefalete ve fakirliğe düştüğünü gören Comenius, bu işin çok önemli olduğuna kanaat getirmişti. Fakat sakin bir hayat yaşayamadığı ikide birde göç etmek zorunda kaldığı için bu idealini gerçekleştirmeye muvaffak olamamıştı.  Bereket ...

MONTAİGNE"nın eğitime ilişkin görüşü.

MİCHEL MONTAİGNE  1533-1592 Fransız edibi ve Rönesans filozofu. Görüşlerini dilimize de çevrilen Denemeler (Essais) adlı eserinde toplamıştır. Denemeler isimli bu eser dilimize çevrilmiştir. “Denemeler isimli eserinde hayata yakın ve çocuğun tabiatına uygun bir eğitim tarzını savunmuş, devrinin Latin okuluna ve bu okulda uygulanan korkunç ezberciliğe, ölü bilgilere ve otoriteye dayanan sert ve katı eğitim anlayışına karşı çıkmıştır. [1] “Bunun yerine serbest şekilde karşılıklı konuşmayı öğretim metodu olarak tavsiye etmiştir. Buna rağmen o da eski dillerin öğretilmesinden vaz geçmemiş, yalnız canlı mükâleme alıştırmalarıyla basitleştirmelerini ve kolaylaştırmalarını istemiştir. [2] Beden eğitiminin eğitsel değerini bilhassa belirtmiştir. Aile ocağını çocukların eğitimi için elverişli bulmamakta, hakiki terbiyenin eğiticilerle çocukların bir arada bulunmaları sayesinde mümkün olabileceğini ileri sürmüştür” (R.G. Arkın, s.318). “Eserinin yirmi beşince bölümünde, köksüz ve ...

Medeniyeti oluşturan unsurlar

Medeniyeti oluşturan unsurlar Bugün ulaştığımız medeniyet seviyesine ulaşmamız en başından itibaren 70-80 bin yıllık insanlık macerasının eseridir. Medeniyetin oluşturulmasında insanın iç ve dış dünyası olmak üzere iki ana unsurdan söz edebiliriz: İç dünya unsurları: zekâ/akıl ve içgüdüler Bu maceranın en başında konuşma anlamında dilin oluşmuş olması gelir. Tabiîdir ki dilin oluşması için insanın doğuştan getirdiği aklını/zekâsını kullanabilmesi gerekir. [1] İnsan ve diğer canlılar doğarken zekâ ile birlikte içgüdülerle ve reflekslerle de donatılmıştır. Refleksler, bir canlının hayatını devam ettirebilmek için kullandığı bilinçdışı davranışlardır. Canlının kendini koruması yönünde etkinliği vardır. Başka bir söyleyişle canlıyı tehlikeye karşı koruyan bilinç dışı etkinliklerdir. Bunlar öğrenilmez ve hatta eğitilemez. İçgüdüler de doğuşla gelir ve kişiyi amaçlı ve bilinçli etkinliklere yöneltir. İçgüdülerin en temel özelliği insanlarda ve bazı hayvan türlerinde eğitileb...