MÜSLÜMANLIKTAN DEİZME VE ATEİZME DOĞRU 5
Derse
başlangıç
Dersin amacı; Müslüman olarak (Kur”ân”da
gösterildiği ve Peygamberin yaşadığı ve anlattığı gibi) yaşama ve davranma
beceri ve alışkanlıklarını kazanmak.
İslâm”a göre doğruluğu öğretilecek doğru tutum ve davranışlar
Her sınıfta derse, Kur”ân”ın ilk indirilen suresinde
geçen “Oku.” emri ile başlanmalıdır. Elbette bu okuma, sadece Kur”an”ı Arapçadan
ezbere veya bakarak okuma değildir. Önce, okuduğu sure ve ayetlerinin anlamını
bilerek okumaktır. Sonra yine bizzat Kur”ân”da geçen “Düşününüz.” diye işaret
edilen surelerdeki seviyelerine uygun olarak yakından uzağa, bilinenden
bilinmeye ilkeleri çerçevesinde tabiatı, hayvanları, bitkileri, kâinatı ve
benzerlerini okuma yani anlama, izah etme olmalıdır (Bkz. Öğretim ilkeleri).
Sonra Müslümanlık için olmazsa olmaz önemli
şartlarından olan bilimsel konulara dönülmelidir: “İlim, Çin”de bile olsa git öğren. Bilim, Müslüman”ın yitiğidir, nerede
bulunsa alsın.” gibi bilime yönlendiren
ayet ve hadisler üzerinde öğrencilere bilimsel çalışma ve düşünme algıları
kazandırılmalıdır.
Sonra sosyal konulara geçilmelidir: Bir arada yaşama
ve kuralları, insan ilişkileri, fikirlere saygı; Kur”ân”ın vaz ettiği “Senin dinin sana, benim bana.”, “Dinde zorlama
yoktur.”, “Biz isteseydik herkesi Müslüman yaratırdık.” meallerindeki
ayetler ve varsa benzer hadisler ile çocuklarda lâiklik anlayışı
oluşturulmalıdır.
Sonra, ahlâki yaşayış, fazilet, adalet gibi Allah”ın
Kur”an”da emrettiği değerler, insanın öğrendiği ve Kutsal Kitapta belirtildiği
gibi yaşaması telkin edilmelidir.
İslâm”a göre yanlışlığı öğretilecek tutum ve
davranışlar
Bunlarla birlikte hırsızlık,
cinayet, kadınlara şiddet, yolsuzluk, millet malına el uzatmak, rüşvet, kul
hakkı yemek gibi İslâmiyet”in yasakladığı şeyleri yapanların cehenneme
gidecekleri bilgisini vermek gerekir. Bunlar aynı zamanda bugün dünyamızda da
suç sayılmaktadır.
Bu yaşayış ve düşünüş tarzının İslâm”ın en temel
değerleri olduğu üzerinde ısrarla durmak gerekir. Çünkü bunlar Müslüman olmanın
Müslüman gibi yaşamanın, Kur”ân”ın da emrettiği hususlardır.
İbadet
Allah, elbette kullarının ibadet için huzuruna vücudu
temiz, vicdanı günahsız gelmelerini ister.
Özellikle namaz ibadeti için hocalar hep iç ve dış
temizliğinden söz ederler. Dış temizliğinden abdest almanın yanında “İşte üç damla
sidik damlası olursa, şu kadar pislik olursa…”
diye başlanır açıklamaya. Su, elbette temizleyici maddedir ve abdest
alınırken su elde, kolda, yüzde, ayakta temizlik yapıyorsa kirlenmiş demektir.
Bazen bakıyorum da bu suların üstlerine başlarına sıçradığını fark etmiyorlar
ya da önemsemiyorlar. Buna da temizlik diyorlar.
Fakat iç temizliğinin ne olduğunu ise bir türlü
açıklamıyorlar. Kul hakkı yiyen, teraziyi doğru tutmayan, adaletli olmayan,
çocuklara tecavüz edenler hep günahlarının af edilmesi için namaza camiye
gidiyorlar ve inanıyorlar ki burada bir kişinin namazı kabul olunursa, hepsinin
namazı ve duası kabul olunur. İç temizliği yukarıda anlattıklarımızın kişinin
üzerinde bulunması ve yaşamasıyla sağlanır.
Nasıl kandırılıyor cahil Müslümanlar
Şu hurafeleri
bizzat camide vaazda dinledim:
1. Camiye girerken melekler, günahları üzerimizden
alır, çıkarken de bunları geri vermez (Hikâye
uzun, özeti bu.).
2. İki umre arasında işlenen bütün günahlar af olur.
Şimdi bir Müslümanım diyen kimse, yukarıda saydığımız
iyi şeyleri yapmayacak, kötü şeyleri yapıp günah işleyecek, namaz kılınca veya
umre yapınca bütün günahları af olacak! Bu yalnız insanın aklına sığmayacağı
gibi Kur”ân”a da sığmayacak kandırmacalardır.
Dua etmek
Dua, insanın kendisi veya başkaları için Allah”tan
onlara iyilikler, güzellikler istemektir. Askere gidenler, evlenenler, hasta
olanlar, dar durumda olanlar için dua edilir.
Beddua ise başkaları için kötülük dilemektir.
Müslümanlar, başkaları için kötülük dilemez, daima
iyilikler ve güzellikler diler.
Kader ve kaza
Kaza ve kader konusu anlaşılmayan yahut yanlış
anlaşılan bir inançtır. Zira başına bir kötülük gelen yahut kötü bir işlemden dolayı
ceza alanlar kendilerini “kaderim böyleymiş, alın yazım böyleymiş.” gibi
sözlerle teselli ederler ve “alın yazısı” olarak da inanırlar. Bunlara
“kaderci” denir.
Allah insanlara kendinden güzellik, akıl ve irade
vermiştir. Buna cüz”i irade ve akıl/zekâ da denir. İnsanlar, aklı veya zekâsı
sayesinde okumak, öğrenmek,iradesini ve aklını kullanmak gibi birçok
yetenekleri vardır. Kur”ânda olduğu gibi kanunlarda da nelerin suç olduğu
yazılıdır, ayrıca geleneklerde de bu suçlar belirlenmiştir: Çalmak, rüşvet
almak, çocuğa tecavüz etmek, yolsuzluk yapmak, yalan söylemek, kadına şiddet
göstermek, insan veya hayvan öldürmek hem dinî yönden hem de toplumun saydığı
suç cümlesindendir ve bu gibi işleri yapanlar ise önce kanun önünde cezalandırılır.
Birine kızabiliriz, biri bize hakaret edebilir,
paramızı çalabilir; buf gibi durumlarda en doğru iş aklı kullanıp polise
gitmektir. Kadına şiddet, çocuğa tecavüz gibi işler insan, yapmadan önce sonucunu
düşünmeli ve iradeli olarak hareket etmelidir. Yaptığımızdan dolayı başımıza
gelen işlerin alın yazısı ile veya kader ile ilgisi yoktur, böyle düşünmekle
esasen Allah suçlanmaktadır.
Burada anlaşılmayan şey şudur: Allah, her şeyi bilir.
Yani kullarının ne yapacağını bilir, bize kendinden akıl verdiği için bu aklı
kullanmamızı bekler. Yani biz, onun bildiği yönde hareket etmeyiz, ancak o,
bizim hangi yönde hareket edeceğimizi bilir. Onun bu bilgisinin ortaya fiil
olarak çıkmasına yani gerçekleşmesine ise kaza denir.
Kader, kaza; başımıza gelecek hayır ve şer, bir İslâm
inancı olarak kabul edilmektedir, bu yanlıştır.
Bu nedenle çocuklarımıza sabırlı olmayı, bunun için
aklını kullanmayı bunun için de iradeli hareket etmeyi öğretmeliyiz.
Yorumlar
Yorum Gönder