Müslümanlıktan deizme ve ateizme doğru 7
Doğru ve etkili bir ahlak eğitimi ve din eğitimi için bilimsel verilere dayanmak esastır.
Doğru ve etkili bir ahlak eğitimi ve din eğitimi için bilimsel verilere dayanmak esastır.
BİLİMSEL
EĞİTİM
Bkz. Eğitim, öğretim, edinme, ahlâk, metotlar
maddeleri diğer terim ve kavramlar bu sözlükte gösterilmiştir.
Bilimsel eğitim, bilimin eğitime uygulanması ile
gerçekleşir. Yani eğitim bilime dayanmalıdır. Eğitimin bilime dayanması ise çocuğun
bedensel, zihinsel, sosyal gelişimine uygun program hazırlamak, uygun metotları
kullanmak, uygun araç-gereçleri kullanmak, ders kitaplarının göz gelişimine
uygun olması, neyi ne zaman ve nasıl öğreteceğimizin belirtilmesi gibi hususları
kapsar.
Bu bilimler nelerdir:
Başta felsefe olmak üzere, Psikoloji ve bütün dalları,
sosyoloji ve bütün dalları, biyoloji-insan
organizması-, metodoloji gibi bir çok bilim dallarından yararlanır.
Pedagoji, ana hatlarıyla çocuklara şu yönlerden etki
ve araştırmalar, uygulamalar yapar:
1. Biyoloji
yönünden: Okul kurağının yerinin
gürültüden, alkollü içki ve sigara bayilerinden uzak, bahçesinin öğrenci
kapasitesine göre ve öğrencilerin serbestçe oynayacakları kadar geniş olması
gerekir. Tuvaletlerin sayıca ve büyüklükçe yeterliği ve klozetlerin uygunluğu,
sınıf seviyesine görencilerin öğrenim göreceği katlar hep çocuğa göre
olmalıdır. Okul kütüphanesindeki kitaplar; konu seviyesi, yazı puntoları, renk
ve çizgilerin netliği bakımından uygun olmalıdır. Çocukların deney yapacakları
laboratuarlar ve işliklerdeki masaların ve dolapların yüksekliği yine çocuklara
uygun olmalıdır.
Dershanenin alanı ve hacmi, pencerelerinin genişliği, ışığın arkadan
gelmesi, sınıf duvarlarının rengi; oturakların ve sıraların yazı tahtasının
yüksekliği çocuğa göre olmalıdır.
Yazıya başlayacak çocuğun ince parmak kaslarının
yeteri kadar gelişmiş olması gerekir. Yedi yaşındaki çocuk parmakları arasında
kalemi tutacak duruma yeni gelmektedir. Önceki yaşlarında çocuk; bardak, kaşık,
çatal, kalem gibi şeyleri tutamaz veya istenildiği gibi tutamaz. Bu, çocuğun
çoğu bedensel olgunluğu ve zihinsel olgunluğu ile ilgilidir. Çünkü bardağı,
kalemi uzanıp alması için uzaklık kavramının da gelişmesi gerekir.
Çocuğun göz kasları gelişim hâlinde olduğu için ders
kitaplarının ebadı, yazı puntoları, resimlerin renklerinin ve çizgilerinin netliği
çok önemlidir. Bunlar çocuğun göz gelişimine uygun olmazsa çocuklarda
genellikle miyop göz bozukluğu oluşur.
Çocuklara son zamanlarda telefon da verilmektedir. Bu
da gelişim halindeki kulak zarı ve öteki organların bozulmasına sebep olabilir,
bu da kulak çınlaması ve işitme eksikliği de yaratabilir.
2.
Psikolojik yönden: Programlar, uygulamalar
ve zaman cetvelleri, öğretim metot ve teknikleri çocuğun takvim ve zekâ yaşına
uygun olmalıdır.
3.
Sosyolojik yönden: Kitaplar, ders
uygulamaları; oyunlar çocuğun arkadaşlar arasındaki ilişkileri düzenleyici
olmalıdır. Oyunlarda karşılıklı sevgi ve saygı, hakkına razı olmak, sırasını
beklemek, kurallara uymak, hata yaptığında özür dilemek, teşekkür etmek,
onların sosyal gelişimini sağlamaya yönelik olmalıdır.
4. Pedagojik
yönden: Esasen yukarıda belirtilen
bedensel gelişim, zihinsel gelişim ve sosyolojik kazandırımlar bütünüyle pedagojiyi
ilgilendirir.
Bilinçli öğrenme için “bilgi, beceri, alışkanlık
kısaca öğrenmeye, kazanmaya ve ezberlemeye ilişkin zihinsel veya bedensel her
ne varsa” çocuklar, ya ihtiyaç duyacak ya da ihtiyaç duyurulacaktır.
İhtiyaç duymak, çocuğun kendi içten gelen motivasyonu ile sağlanır.
Öğrenmeye karşı kendi içten gelen motivasyonu veya ilgisi ne kadar güçlü olursa
olsun, çocuğun dikkati dağınık ve ilgileri kısa sürelidir. 6-8 dakikalık süreli
bir dikkat için 40 dakika çoktur ve usandırıcıdır. O hâlde dersin ortalarına
doğru şarkı söylemek, bilmece sormak, şiir okumak, kısa bir öykü veya fıkra
anlatmak gibi bir çalışma araya konulmalıdır. Onların oyunları bile kısa
sürelidir. Bir oyundan ötekine kolayca geçerler. Oyuncakları ile oynama süreleri
bile kısadır. Çocuklar, canlı ve hareketlidirler, onları durduramazsınız. Bu
nedenle engel olmayınız. Anne, baba ve öğretmen bu hususları dikkate almalıdır.
Daha ileriki yaşta olan öğrencilerin genel
ilgilerinden hareket edilmelidir. Bu nedenle hangi yaşta hangi konuya ilgi
duydukları bilinmeli ve gözlenmelidir.
Çocukların sorularına en uygun, en doğru ve en makul
cevap verilmelidir. Onları, bilhassa küçükleri susturamazsınız, soru sormaktan
alıkoyamazsınız. Çünkü içten gelen motivasyonla öğrenme ihtiyacı duyarlar.
Esasen soru soran çocuk, öğrenmeye, soru sorduğu konuya en çok ilgi duyan çocuktur.
İhtiyaç duyurmak ise dıştan âdeta enjekte edilen motivasyon ile sağlanır. Bilhassa
derse başlarken konuyla ilgili soru sormak, bir şiir okumak, bir öykü anlatmak
iyi gelir.
5. Zamanını
beklemek: Her öğrenme konusunun ve
düzeyinin öğrenme zamanı vardır. Zaman, zihinsel ve biyolojik gelişme ve olgunlaşma
ile de ilgilidir. Muayyen bilgiler, beceriler, alışkanlıklar, değerler
psikolojinin ortaya koyduğu bilimsel verilere, pedagojinin ortaya koyduğu
edimsel, kazanımsal ve öğrenimsel esaslara dayanmalıdır. Bu cümleden olarak bir
bilgiyi, beceriyi, alışkanlığı yahut değerleri çocuk muayyen olgunlaşma
seviyesine ulaşmadan öğrenmeleri gerçekleştiremeyiz. B u, tıpkı dalından
meyveyi koparmak gibidir. Erken alınırsa ham olur, geç alınırsa geçkin olur.
Altı yaşında çocuğa okuma-yazma öğretilemez, kalem,
istenildiği gibi yazı yazacak şekilde tutulamaz. Bu becerinin kazandırılabilmesi
için çocuğun bilek kaslarını istendik şekilde kullanabilmesi, ayrıca
el-kol-beyin koordinasyonunun da sağlanması gerekir.
Yanlışlar ve
olgunluk
Birçok anne-baba çocuklarına 3-5 yaşlarında şiir, dua
ezberletmekte, Kur”ân okumayı öğretmek için çaba harcamaktadır. Hatta 10”a,
20”ye kadar saymasını öğretmekte, hatta bunu ezberlemiş çocuklarının da zekî
olduğu ile övünmektedirler. Son
zamanlarda anaokuluna kadar yabancı dil dersi kondu. Hatta ilkokullarla ikinci
bir dil öğrenme de programa alındı.
Bunlar tamamen yanlıştır. Oyun çağında olan,
arkadaşları ile oynamak isteyen, ilgileri ve dikkatleri dağınık bu çocuklara bu
gibi şeyleri öğretmeye çalışmak ve ezberletmek birçok yönden yanlıştır ve çocuk
için zararlıdır. Bunlara kısaca temas edelim:
Şiir ve dua ezberletmek, bu küçücük çocukların
zihinlerini yormaktan ve ileride esasen okulda öğreneceği bu gibi şeyleri
zamanından önce öğrenmek, okuldaki çalışmalarında bu konulara karşı ilgisini
tamamen, “Ben zaten bunları biliyorum.” düşüncesinde olacağı için dersleriyle
ilgilendirmez, onları usandırır.
Kur”ân okumayı öğrenmek esasen çok kolaydır. Bunu
ortaokul son sınıf zamanlarında da öğrenir. Bununla çocuğun zihnini yormak,
onları Kur”ân okumak için zorlayarak âdeta psikolojik baskı yapmak, ileriki hayatlarında
dine karşıtlık bile olabilir.
Son zamanlarda –şahit olduğum, basına yansıyan-
çocuklara cennet, cehennem, bu dünya geçici, öte dünya ebedî gibi onları bu
dünyada yaşamaları gereken yaşantılardan alıkoymaktan başka bir işe yaramaz.
Onlara cehennem korkusu vermenin de bir faydası yoktur. Eğer bu korkuyu
üstünden atarsa çocuklarınız, ateist bile olur.
Dinle ilgili bilgiler ne zaman verilmelidir? Toplumun
en çok bilmediği şey, bu sorunun cevabıdır.
Her evde namaz kılan, oruç tutan büyükler olduğu gibi
hacca gitmiş olanlar da vardır. Çocuk daha çok küçük yaşta iken bunları görür,
böylece bir görgü oluşur, yani duyumlar alır. 2-3 yaşlarındaki çocuklar annesi
ile birlikte namaza durur. Namaz sonrası onların sesli dualarını dinler, nasıl
dua edildiği fikri oluşur. Bazı babalar çocuklarını bayram veya Cuma namazına
götürür. Böylece camiyi yani ibadet edilen yeri tanır. Sık sık “Allah”,
“Peygamber” sözünü işitir. Taziyelere götürülür orada okunan Kur”ân”ı dinler.
Bunlar hep çocukta bilinçdışı edinimler oluşturur. Tabiî ki görmediğimiz “Allah”,
“Peygamber”, niçin dua ettiğimiz gibi dinî kavramlara karşı tecessüsü uyanmaya
başlar. Bu tecessüs, öğrenme merakını artırır ve anneye yahut babaya bunlar
hakkında soru sorar. Yani onda bu konularda öğrenme iç dürtüsü/iç motivasyon
açığa çıkmış olur. İşte din ile ilgili olarak ilk bilgi böylece verilmeye
başlanır. Daha ileriki yaşlarında da görebileceği bir yere bilimsel yazılmış
din ile ilgili kitaplar konur. Böylece bu konuyla ilgili bilgilerini
geliştirmeye başlar.
Anadil öğretiminde okul, esasen ana dilinin temel
gramer kurallarına uygun olarak konuşmayla okula başlayan çocuğun dilini kültür
yahut yazı dili hâline getirmeyi amaçlar. Bunun en önemli iki vasıtasından biri
öğretmenin düzgün telâffuzu, vurgulaması, tonlaması ve müzikalitesi ile konuşması,
diğeri ise kitaplardaki ifadelerin ve noktalama işaretinin düzgün olması;
cümlede kelime sasının az ve kelimelerin anlamlarının bilinmesi, anlatımın sade
ve açık olması; sesli kitap okurken konuşur gibi okunmasıdır.
Bilimsel dayanağı konusunda yabancı bir dili
öğrenmenin en uygun yaşı (Bkz. Eğitim
Psikolojisi, komisyon) 12 yaşlarıdır. Çünkü ana dil çocuğun okula
başlamasına kadar edinilir, okula başladıktan sonra dil, bir taraftan
edinilmeye devam eder, bir taraftan da öğretilir. Bu nedenle yabancı bir dili
öğrenmenin en uygun çağı, 12 yaşlarıdır. Daha küçük yaşlarda dil öğretimine
başlamak bu nedenle doğru değildir. Çünkü bu yaşlara kadar çocuk, dilin
kullanımını dilin yapısından ayrı inceleyecek zihnî ve dil olgunluğuna sahip değildir.
Bilinç dışı edinme, öğrenme veya kazanma bir programa ve plâna bağlı olmaksızın
istem dışı yollarla, kendiliğinden oluşur. Öğretmenin, annenin veya babanın bir
müdahalesi olmaksızın gerçekleşir. Bilinç dışı edinme ve öğrenme veya kazanma
doğal ortamda oluşur.
Bilimsel eğitim; çocuğun bedensel, psikolojik, sosyal
gelişimlerine ve olgunlaşmalarına uygun program ve uygulamalarla yapılması demektir.
Yorumlar
Yorum Gönder