Ana içeriğe atla

BİLMİN TANIMINA YENİDEN BAKIŞ

Bir pedagoji tarihi yazmaya karar verdiğimde, yazmaya başlamadan önce ancak 2 cilt olacağını düşünmüş ve öyle plânlamıştım. Ancak ilerledikçe bu konunun öyle 2 ciltle olmayacağını iç içe girmiş bilim, medeniyet, tarih, coğrafya, sosyoloji, psikoloji ve antropoloji hatta arkeoloji gibi bilim alanlarının hatta felsefenin PEDAGOJİ tarafından uyandırıldığını, tetiklediğini ve gelişmeye başlattığını görmeye başladım.
Her anne, baba ve öğretmen bir pedagog olmalıdır.” temel anlayışından yola çıktığımda her annenin, babanın ve öğretmenin bu konular hakkında da bir görüş kazanacağına inandım.
Bilim:
Evrenin veya olayların bir bölümünü konu olarak seçen, deneye dayanan yöntemler ve gerçeklikten yararlanarak sonuç çıkarmaya çalışan düzenli bilgi, ilim
2. Genel geçerlik ve kesinlik nitelikleri gösteren yöntemli ve dizgesel bilgi
3. Belli bir konuyu bilme isteğinden yola çıkan, belli bir amaca yönelen bir bilgi edinme ve yöntemli araştırma süreci (Türk Dil Kurumu Sözlük)

Bilimi şöyle tanımlarsak aşağıdaki açıklamalara daha uygun olur: Bilim, dış dünyamızı veya iç dünyamızı tanımak üzere deney ve gözlem yaparak, akıl yürüterek sonuçlarından yararlanmak üzere elde edilen bilgidir.
Buradaki bazı kavramlara açıklık getirelim:
Dış dünya: Kendimiz olmayan, kendimizin dışındaki tabiatta bulunan bütün varlıklar, bu varlıkların kendi iç oluşumları, birbiriyle ilişkiler, oluşlar, olgulardır. Dış dünyayı tanımak, anlamak ve maddeler arasındaki ilişkilerden yararlanmak için deney ve dış gözlem yöntemi kullanılır. Burada dikkat dediğimiz zihinsel enerji dış dünyaya yönelmiş olduğu için bu yönteme dış gözlem diyoruz.
İç dünya: tabiatta var olmayan ancak kendimiz olan ve kendimizin içindeki doğuşla kazanılan yahut sonradan oluşan duygu, düşüncelerdir. Burada dikkat dediğimiz zihinsel enerji kendi iç dünyamıza yöneldiği için buna da iç gözlem diyoruz.
1. Science yahut maddî bilimler, arlığı insanın dışında ve sonsuz olan kâinatın/uzayın 25 cm çapındaki kafasının içine sığdırma ve anlama çabasında olan fizik, kimya, astronomi, biyoloji gibi.
Science, “Niçin oldu, niçin oluyor?” sorusuna cevap arar. Yöntem olarak deney, dış gözlem, tekrar deney, kontrollü deney yöntemlerini kullanır. Elde ettiği sonuçları tümevarım yoluyla bilgiye çevirir. Scince, aklın/zihnin tabiata uygulanmasıyla ortaya çıkan düşüncenin somut ürünüdür. [1]


[1] Sience sözcüğünü belki “maddi bilimler” olarak söylemek mümkündür. Ancak bunun karşıtı olan manevî bilimler teolojik –din- bilimleri olur. “Lojik bilimlere ise “düşünsel bilimler demek uygundur.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

JAN AMOS COMENİUS (1592-1670)

JAN AMOS COMENİUS (1592-1670) Döneminin önemli düşünürlerinden biridir. Önemi ise, birçok fikrinin günümüzde bile uygulanabilir olmasıdır. Lâtince ve ilahiyat tahsil etmiş. Eğitimdeki aksaklıkları görmüş ve düzeltmek istemiştir. Birçok ülke ve şehir dolaşmış, birçok okulda öğretmenlik ve hayatının son döneminde papazlık yapmıştır. Bacon, Ratka ve Vives”in etkisinde kalmıştır. İngiltere”, İngiliz okullarını ıslah etmek üzere davet edilmiş, burada bütün bilimleri bir araya toplayacak bir ansiklopedi (pansofi) yazmak istemişse de başarılı olamamıştır. “Comenius, muhtelif işlerde çalışmış ve muhtelif problemler üzerinde kafa yormuştu. İlk önce papaz sıfatıyla mezheplerin ortadan kaldırılmasına gayret etmişti. Mezhep savaşları ile Avrupa”nın tam bir sefalete ve fakirliğe düştüğünü gören Comenius, bu işin çok önemli olduğuna kanaat getirmişti. Fakat sakin bir hayat yaşayamadığı ikide birde göç etmek zorunda kaldığı için bu idealini gerçekleştirmeye muvaffak olamamıştı.  Bereket ...

MONTAİGNE"nın eğitime ilişkin görüşü.

MİCHEL MONTAİGNE  1533-1592 Fransız edibi ve Rönesans filozofu. Görüşlerini dilimize de çevrilen Denemeler (Essais) adlı eserinde toplamıştır. Denemeler isimli bu eser dilimize çevrilmiştir. “Denemeler isimli eserinde hayata yakın ve çocuğun tabiatına uygun bir eğitim tarzını savunmuş, devrinin Latin okuluna ve bu okulda uygulanan korkunç ezberciliğe, ölü bilgilere ve otoriteye dayanan sert ve katı eğitim anlayışına karşı çıkmıştır. [1] “Bunun yerine serbest şekilde karşılıklı konuşmayı öğretim metodu olarak tavsiye etmiştir. Buna rağmen o da eski dillerin öğretilmesinden vaz geçmemiş, yalnız canlı mükâleme alıştırmalarıyla basitleştirmelerini ve kolaylaştırmalarını istemiştir. [2] Beden eğitiminin eğitsel değerini bilhassa belirtmiştir. Aile ocağını çocukların eğitimi için elverişli bulmamakta, hakiki terbiyenin eğiticilerle çocukların bir arada bulunmaları sayesinde mümkün olabileceğini ileri sürmüştür” (R.G. Arkın, s.318). “Eserinin yirmi beşince bölümünde, köksüz ve ...

Medeniyeti oluşturan unsurlar

Medeniyeti oluşturan unsurlar Bugün ulaştığımız medeniyet seviyesine ulaşmamız en başından itibaren 70-80 bin yıllık insanlık macerasının eseridir. Medeniyetin oluşturulmasında insanın iç ve dış dünyası olmak üzere iki ana unsurdan söz edebiliriz: İç dünya unsurları: zekâ/akıl ve içgüdüler Bu maceranın en başında konuşma anlamında dilin oluşmuş olması gelir. Tabiîdir ki dilin oluşması için insanın doğuştan getirdiği aklını/zekâsını kullanabilmesi gerekir. [1] İnsan ve diğer canlılar doğarken zekâ ile birlikte içgüdülerle ve reflekslerle de donatılmıştır. Refleksler, bir canlının hayatını devam ettirebilmek için kullandığı bilinçdışı davranışlardır. Canlının kendini koruması yönünde etkinliği vardır. Başka bir söyleyişle canlıyı tehlikeye karşı koruyan bilinç dışı etkinliklerdir. Bunlar öğrenilmez ve hatta eğitilemez. İçgüdüler de doğuşla gelir ve kişiyi amaçlı ve bilinçli etkinliklere yöneltir. İçgüdülerin en temel özelliği insanlarda ve bazı hayvan türlerinde eğitileb...