Ana içeriğe atla

MEDENİYET VE PEDAGOJİ TARİHİ 6

MEDENİYET VE PEDAGOJİ TARİHİ  6

MÜLAHAZA 2 
Kaba Taş Devrinin başlangıcı olarak M.Ö. 60 bin yılı gösterildiğine göre; Âdem Peygamberin Yer Yüzüne Kaba Taş Devrinin başlarında gönderilmiş olduğu kabul edilebilir.
Âdem’den önceki Âdemler
İlk insanın yeryüzüne çıkmasına ilişkin verilen tarihler muhtelif. Verilen bu tarihler arasında milyon yıllardan ve yüz binli yıllardan söz edenler var. Fakat kesin bir bilgiye henüz ulaşılamamıştır. Bununla birlikte bulunan kemiklerin incelenmesi sonucu farklı dönemlerde farklı insan türü olduğu görülmektedir. Örneğin;
 Homo Erektüs 1.8 milyon yıl önce; Homo Natadral 350 bin yıl önce; Homo Sapiens 250 bin yıl önce;  Homo Flaresinus 100 bin yıl önce ve son olarak da tahminen 50 bin yıl kadar önce Âdem nesli âdeta birbirini kronolojik olarak takip ederek yaşamışlardır. [1]
Bu insan türleri birinden diğerine evrimleşme ile olmamıştır.
Her defasında önceki yok olmuş ve sonraki bir insan nesli/türü meydana gelmiştir.
Günümüzde en geçerli tabiat ve fizik kanunlarından olan ‘Hiçbir şey kendiliğinden var olmaz.’ kanunu dikkate alınırsa bu türlerin her biri farklı zamanlarda ve farklı ortamlarda ayrı ayrı yaratılmıştır. Buna göre kazılarda bulunan ve birbirine az-çok benzeyen ve az-çok farklı olan her insan türü kendiliğinden ortaya çıkmadığı gibi biyolojik ve görünüş olarak birbirine benzerlik gösterir. 
Hayvanlar görünüş olarak insanla benzerlik göstermese de kalp, mide, bağırsak, karaciğer, akciğer vs. gibi iç organlarının yapısı ve çalışması bakımından insanla benzerliği vardır.
Bitkiler gerek görünüş ve gerekse iç organların yapısı bakımından benzerlik göstermese de örneğin gövdesinde, dallarında, yaraklarında ve meyvelerinde dolaşan suyu diğer canlılardaki kan dolaşımı gibi dolaştıran hücreler kalp vazifesi görmektedir.
Yeryüzünde insan, hayvan ve bitki olmak üzere üç grupta toplanan varlıkların doğdukları, büyüdükleri ve öldükleri, öldükten sonra toprak oldukları ise yegâne ortak noktalarıdır. Başka bir söyleyişle bu varlıklar ruh/can taşımaktadır ve Allah, Âdem’e nasıl ki kendi ruhundan verdiyse onları da topraktan yaratıp ruh/can (hayat) vermiştir.
Tekrar Homo Erektüs’e yani ilk insana dönecek olursak o da topraktan yaratılmış olmalıdır. Bu insanın ilk örneği (prototipi) dir. Bur süre yeryüzünde yaşamış ve sonra meleklerin ifadesi ile yeryüzünde fesat çıkarıp kan döktükleri için yok edilmişlerdir.
Sonra insanın ikinci versiyonu/sürümü olan Homo Natadral insanı ve onu da diğerleri takip etmiş, en sonunda bizim neslimiz olan Âdem yaratılmıştır. Öyle görülüyor ki her defasında bir sonraki nesil bir öncekinden daha mükemmel olmak üzere kendi içinde yeniden yaratılarak evrimleşme gerçekleşmiştir ve Âdem’e bu evrimleşme tamamlanmıştır.
Âdem’e isimler ve bazı bilgiler öğretildiğine göre onlara isimler ve bilgi öğretilmemiş görünmektedir. [2]
Âdem’e kadar olan bu dönemde bu insanların konuşup konuşmadıkları, din, ahlâk gibi kavramların var olup olmadıkları hakkında yazılı kayıtlar olmadığından kesin bilgiye sahip değiliz.
Beyinlerinin olmasından dolayı zekâya sahip oldukları kabul edilmelidir. İhtimal ki onlar belki bugünkü düzeyde olmasa da bir takım seslerle iletişim kurmuşlardır.
Onlara da din öğretecek bir peygamber gönderilip gönderilmediği bilinmemektedir.
Din ve ahlâk her ne kadar bazı kimselere göre yaratılıştan var olarak ileri sürülüyorsa da bir yaratıcı veya Tanrı fikrine insanın kendiliğinden ve akıl yoluyla ulaşması mümkün görünmemektedir. Buna rağmen korktukları tabiat olaylarından korunmak yahut kendilerine yararlı olan şeylere karşı saygı göstermek anlamında bir takım ritüeller/ayinler gerçekleştirmiş olabilirler.
Bütün bu açıklamalardan ‘Allah ya da Tanrı, her defasında yeniden yaratmak suretiyle bir evrim gerçekleştirmiştir.’ diyebiliriz.



[1] Bkz. İnsanın Yaratılış Tarihi
[2] Bu yargıya; sonuca bakarak sebebe doğru gitme, analoji, benzerliklerden farklılıklar ve farklılıklardan benzerlikler çıkarma yoluyla varılmaya çalışılmaktadır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

JAN AMOS COMENİUS (1592-1670)

JAN AMOS COMENİUS (1592-1670) Döneminin önemli düşünürlerinden biridir. Önemi ise, birçok fikrinin günümüzde bile uygulanabilir olmasıdır. Lâtince ve ilahiyat tahsil etmiş. Eğitimdeki aksaklıkları görmüş ve düzeltmek istemiştir. Birçok ülke ve şehir dolaşmış, birçok okulda öğretmenlik ve hayatının son döneminde papazlık yapmıştır. Bacon, Ratka ve Vives”in etkisinde kalmıştır. İngiltere”, İngiliz okullarını ıslah etmek üzere davet edilmiş, burada bütün bilimleri bir araya toplayacak bir ansiklopedi (pansofi) yazmak istemişse de başarılı olamamıştır. “Comenius, muhtelif işlerde çalışmış ve muhtelif problemler üzerinde kafa yormuştu. İlk önce papaz sıfatıyla mezheplerin ortadan kaldırılmasına gayret etmişti. Mezhep savaşları ile Avrupa”nın tam bir sefalete ve fakirliğe düştüğünü gören Comenius, bu işin çok önemli olduğuna kanaat getirmişti. Fakat sakin bir hayat yaşayamadığı ikide birde göç etmek zorunda kaldığı için bu idealini gerçekleştirmeye muvaffak olamamıştı.  Bereket ...

MONTAİGNE"nın eğitime ilişkin görüşü.

MİCHEL MONTAİGNE  1533-1592 Fransız edibi ve Rönesans filozofu. Görüşlerini dilimize de çevrilen Denemeler (Essais) adlı eserinde toplamıştır. Denemeler isimli bu eser dilimize çevrilmiştir. “Denemeler isimli eserinde hayata yakın ve çocuğun tabiatına uygun bir eğitim tarzını savunmuş, devrinin Latin okuluna ve bu okulda uygulanan korkunç ezberciliğe, ölü bilgilere ve otoriteye dayanan sert ve katı eğitim anlayışına karşı çıkmıştır. [1] “Bunun yerine serbest şekilde karşılıklı konuşmayı öğretim metodu olarak tavsiye etmiştir. Buna rağmen o da eski dillerin öğretilmesinden vaz geçmemiş, yalnız canlı mükâleme alıştırmalarıyla basitleştirmelerini ve kolaylaştırmalarını istemiştir. [2] Beden eğitiminin eğitsel değerini bilhassa belirtmiştir. Aile ocağını çocukların eğitimi için elverişli bulmamakta, hakiki terbiyenin eğiticilerle çocukların bir arada bulunmaları sayesinde mümkün olabileceğini ileri sürmüştür” (R.G. Arkın, s.318). “Eserinin yirmi beşince bölümünde, köksüz ve ...

Medeniyeti oluşturan unsurlar

Medeniyeti oluşturan unsurlar Bugün ulaştığımız medeniyet seviyesine ulaşmamız en başından itibaren 70-80 bin yıllık insanlık macerasının eseridir. Medeniyetin oluşturulmasında insanın iç ve dış dünyası olmak üzere iki ana unsurdan söz edebiliriz: İç dünya unsurları: zekâ/akıl ve içgüdüler Bu maceranın en başında konuşma anlamında dilin oluşmuş olması gelir. Tabiîdir ki dilin oluşması için insanın doğuştan getirdiği aklını/zekâsını kullanabilmesi gerekir. [1] İnsan ve diğer canlılar doğarken zekâ ile birlikte içgüdülerle ve reflekslerle de donatılmıştır. Refleksler, bir canlının hayatını devam ettirebilmek için kullandığı bilinçdışı davranışlardır. Canlının kendini koruması yönünde etkinliği vardır. Başka bir söyleyişle canlıyı tehlikeye karşı koruyan bilinç dışı etkinliklerdir. Bunlar öğrenilmez ve hatta eğitilemez. İçgüdüler de doğuşla gelir ve kişiyi amaçlı ve bilinçli etkinliklere yöneltir. İçgüdülerin en temel özelliği insanlarda ve bazı hayvan türlerinde eğitileb...